Halı, insanın mekansal ve sosyal ilişkilerdeki ilk temas noktalarından biridir. Kişisel ve toplumsal hafızanın izlerini taşır, üzerinde yaşayan insanların kimliklerini ve aidiyet duygusunu şekillendirir. Halı, sadece bir zemin örtüsü değil, aynı zamanda kültürel bir arşiv ve zaman makinesidir; her ilmeğiyle bir hikaye anlatır.
Halılar, sofraların etrafında aileleri bir araya getiren, sohbetlerin yaşandığı, değerli anıların biriktiği mahrem bir alan sunar. Bu yönüyle insanın içsel dünyasında sakladığı derinlikleri görünür kılar. Dokuyan ve kullanan toplumlar için bir kendini ifade biçimi olmuştur.
Ancak günümüzde, başta Gazze’de medeniyetin inşa ettiği şehirler, o şehirleri oluşturan evler ve aileler yok ediliyor, tıpkı o evleri simgeleyen halılar gibi. Halı, insanlık tarihindeki bu derin bağları hatırlatmaya devam ederken, bu yıkım karşısında da bir sessiz tanık olarak varlığını sürdürüyor.